June 22, 2010

valizvalizvalizvalizvaliz



Küçük yaşlardan itibaren (ki aslında 12+ çok da küçük sayılmayabilir) sık sık yolculuk yapan biri olarak, ister istemez bir süre sonra kendi valizimi kendim hazırlamaya alıştım.
Hatta bu yolculuklar çoğunlukla 15-20 günde bir olmaya başlayınca, valiz hazırlama konusunda profesyonelleştim ve çok fazla hızlandım diyebilirim. Öyle ki; yılların valiz yerleştirme ustası annem bile; zaman zaman beni yanına çağırıp, "Şunları sığdıramadım, bir de sen baksana." diyerek yardımımı isterdi.



Lakin son 1-2 yıldır yolculuk tarihlerimin arası açılmaya başladı. Ve yolculuklar da, 2-3 gün, olmadı 4 gün olduğundan, uzun süreli kalmak için valiz hazırlama yeteneğim körelmiş. Perşembe sabahı 2 aylık(şimdilik) bir yolculuğa çıkacağım. Fakat valiz hazırlama konusunda 1 hafta önceden inceden bir stres başladı. Kendime de çaktırmamaya çalışmışım stresi ama şu anda iyice arttı diyebilirim.
photo








Birazcık yazayım, kafamı dağıtayım dedim. Ama kafamı dağıtmak için seçtiğim konunun, kafamı dağıtmayı isteme sebebim olduğunu işte tam da bu cümleleri yazarken farkettim :)) Madem kafamı dağıtamıyorum, bari gidip işimi bitireyim de; konuyu tamamen kafamdan çıkarayım.











June 20, 2010

Babalar Günü




Bugün 1-2 gün içinde almam gereken bazı şeyler için önce Cepa sonra da Ankamall'deydim. Cepa'ya vardığımda farkettim; bugünün hem pazar, hem de babalar günü olduğunu. "Eyvaaah" dedim, nasıl da kalabalıktır şimdi. Neyse madem bugün burada olmak zorundayım kalabalığın keyfini çıkarayım dedim.


Herkes ailecek gelmiş; anneler, babalar, çocuklar, hamile anneler, babalığın heyecanını tatmak üzere olan babalar. Kalabalık beni rahatsız etmesin diye, etrafımdaki hareketliliği tebessüm ederek gözlemledim.



Babalar günü ya, oraya ailecek gelenlerin amacı, günün anlam ve önemine binaen mutlu vakit geçirebilmek. Ama gördüğüm orta yaşa yakın ve orta yaş üstü 10 babadan 8'i gergin ve düşünceliydi :)) Anneler ve çocuklar çok alışveriş yapmışlar. Cepa'da girdiğim bir mağazada 2 ayakkabı deneyene kadar, içeriye giren 3 aile de tartışarak mağazadan çıktılar. Tartışmaların genel sebebi; babaların "Ne gerek var şimdi onu almaya" demesi, annelerin "Sadece bakıyorum, almıycam tamam mıııı, almıycam!" diye karşılık vermesi ve çocukların durumu yumuşatmaya yönelik sevimli çabaları. O kadar çok gördüm ki bu manzarayı, şu sonucu çıkardım;


bazı babalara verilebilecek en güzel hediye; hediye almayıp babayı masrafa sokmamak. ((: Çok strese girmişlerdi, öyle böyle değil :)

June 06, 2010

Sapla Samanı Karıştırmasak Her Şey Daha Güzel Olur!

Gazze'ye yardım götüren gemide yaşananların ardından; insanların hissettiği yoğun duygular var ve bir araya gelerek bu duyguları paylaşmak, destek olduklarını topluca göstermek istiyorlar. Bu sebeple dünya genelinde çeşitli ülke ve şehirlerde bol bol protesto gösterileri yapıldı. Türkiye'de de 5 Haziran İstanbul ve 6 Haziran Ankara olmak üzere; büyük protestolar için duyurular yapıldı.


5 Haziran'da yapılan gösteriyi Saadet Partisi organize ediyormuş.
Duyduğum zaman "E olabilir, bir parti protestoya destek vermek isteyebilir." diye düşündüm. Protestoyu televizyondan izlemeye başladım. Bu tarz mitinglerde malumunuz, konuşmacılar bol olur. Tahminim de o yöndeydi; fakat konuşmacılar arasında Saadet Partisi mensuplarına da yer verilmiş (İstanbul İl Başkanı vs.); yine içimden; "Hadi tamam adamlar organizasyonu yapmışlar, İstanbul'da yapılıyor, iki cümle söylemek istediler demek ki" dedim. Biraz zaman geçtikten sonra hükümet aleyhine, Saadet Partisi lehine bağırmaya başladı topluluğun bir kısmı. Hafiften dudaklarımı bükmeye başladım. Sunucunun yanlı konuşmaları sonrasında da daha fazla dayanamayacağım dedim ve izlemeyi bıraktım. Daha sonra öğrendim ki yabancı misafirler arasında Tayyip Erdoğan'a gelen bir övgüyü de çevirmemişler.


Beni rahatsız eden durum hükümet aleyhine atılan sloganlar veya Tayyip Erdoğan'a yapılmış bir övgüyü es geçmeleri falan değil. Hatta bunlar umrumda da olmaz. Ne zaman umrumda olmaz? Bahsi geçen miting bir siyasi parti mitingiyse, o zaman umursamam bu yapılanları. Çünkü zaten ülkemizdeki siyasi parti mitinglerinde parti mensuplarının, kendileri hariç sataşıp, laf atmadıkları siyasetçi kalmıyor. Normali(!) bu.

Fakat; günler önce yaşanan ve insanları üzüntüye boğan olaylar sonrasında; insanların bir araya gelme isteğinin suistimal edilmesiyse konumuz, gayet de umrumda olur. "Kalabalığı bulmuşken, dur bir de parti propagandamı yapayım" zihniyeti çok anlamsız ve mantıksız geldi. Hele bir de insanları oraya toplayan acı, ölümlerin üzerine kurulmuşsa.


Kimi kazanırsak kârdır diye düşüncesizce hareket ederken; kaybedeceklerinizi de hesaba katın derim.