February 18, 2010

d e p r e m


Herhalde sandalyem kendi ekseni etrafında döndü dedim.
Sandalyeyi hareket ettirdim.
"Yoksa?"
Biraz durunca, depreme has o gıcırtıyı duydum.
Saniyeler içinde bir sürü şey geçti aklımdan.
"Allah'ım tamam sallanalım ama lütfen şimdi olmasın" dedim içimden.
İnsan hemen ölümü düşünür ya, bilgisayar başında olsun istemedim bir an.
Kapı eşiğinde buluverdim kendimi.
Sık sık "Kapı eşiği" derler ya, deprem anında altına geçin diye.
Koca bina çökecek olsa, sanki "sihirli eşik" sayesinde bana bir şey olmayacak.
Kapının iskeletiyle beraber o yıkıntının arasından bir kahraman edasıyla çıkacağım.
Bir umut...
Acaba burada beklemeye devam mı etsem, uyuyanları mı uyandırsam diyene kadar durdu.
Tekrar yerime geçtim, şimdi yine bilgisayar başında bunları yazıyorum.
"İnsan" "Nisyan" dan gelir bilirim, de bu kadar mı çabuk yahu??!


4.1 şiddetindeymiş
Deprem için ahım şahım bir şiddet ölçüsü değil belki ama, bana saniyeler içinde düşündürdükleri pek ahım şahım.

[2010.02.19 02:34:59 Derinlik: 5.0 Büyüklük: 4.1 Yer: AKYURT (ANKARA)]


Daha 2 gün önce bi yerlere "Dilerim Türkiye; Haiti depremine benzer büyüklükte bir felaket yaşamaz. Umarım yetkili kişiler de sadece dilemekle yetinmeyip, hazırlıklar yapıyorlardır." cümlesini not düşmüşken.




Geçmiş depremlerde hayatını kaybedenlere rahmet diliyorum.

Bir depremi daha böyle atlattık. Allah beterinden korusun.

1 comment:

  1. Yetkilileri bilmem ama bizler çok çabuk unutuyoruz acılarımızı.
    Aşk yarasını, selleri, deprem ya da ölümleri.
    İnsan yaşadıkça bazı şeyleri geride bırakıyor.
    Ufak artçıl sarsıntılar, geçmişi anımsatma adına yeniden dürtüyor bizleri.

    ReplyDelete